12 Aralık 2014 Cuma

Müslüman Hitler






Demokrasilerde herşey doğru işler diye birşey yoktur.
Evet her şey doğru işlemez ...
Bunun en güzel örneği Hitlerin seçim ile başa gelmesidir ve bunun gibi örnekleri bulmak çok zor olmayacaktır.
Nitekim Tayyip de seçimle gelmiştir.
Tayyip ERDOĞAN seçildiği yıllarda gayet ılımlı hatta kimi entelektüel yalı aydınlarına göre demokrat bir yönetici görünümündeydi. Hatırlayacağınız gibi yetmez ama evet çiler etrafta kol gezerken gerçek demokrat ve solcu kesimler maskenin arkasında ki şeytani sezerek uyari da dahi bulunmuşlardır buna rağmen Erdoğan'a büyük bir destek verilmiştir.
İlerleyen yıllarda ise şeytan daha fazla kendini gizleyememiş ve gerçek yüzünü er ya da geç ortaya çıkarmıştır.
Kendisi yada partisi aleyhinde yazılan yazılara dahi tahamül edemeyim gazetacileri sindirme çabası içine girmiş ve bunda da şaşılmayacağı gibi başarılı olmuştur.
Nitekim Gezi olayları ile kendisine ve hegamonyasına karşı en ciddi duruşda hiç düşünmeden silaha başvurararak katliamlara başlamış ve halkın en masumhane taleplerini kanlı bir şekilde bastırma çabası içine girmiştir.
Sonuç itibarı ile gezi olayları durulmuş onlarca şehit verilmiştir.
Ama unutlmaması gereken şudur ki halk isyanı başladığında artık onu durdurmak mümkün değildir ne kiralık polisler ne de teknoloji bu gücün önünde duramaz.
Sayılı günler çabuk geçer ...

25 Kasım 2014 Salı



 



KAÇAK
-Cezayir Kurtuluş Savaşı'nda ölenleri anarak-



Size Sayın Başkanım
Döktürdüğüm bu mektup
Belki de okursunuz
Birazcık vakit bulup

Askerlik kağıtlarım
Demin geçti elime
Çarşambaymış son günüm
Gitmek için cepheye

Ama Sayın Başkanım
Bunu yapmak istemem
Zavallı insanları
Vurmak için doğmadım ben

İstemem sizi üzmek
Söylemek zorundayım
Benim kararım karar
Kaçağım, firardayım

Doğduğumdan bu yana
Evvela babam öldü
Dönmedi kardeşlerim
Çocuklarım ağladı

Annem şimdi mezarda
Vız gelir solucanlar
Tırıs gider bombalar
Onca acıdan sonra

Hapse düştüğüm zaman
Uçar gider herşeyim
Çalınır karım, çalınır ruhum
Ve bütün bir geçmişim

Geçit vermek yok artık
Boşa geçmiş yıllara
Yarın sabah erkenden
Düşeceğim yollara

İşim hayat dilenmek
Fransa yollarında
Köylerden şehirlere
Söylemek insanlara

Söz dinlemeyin artık
Söyleneni yapmayın
Reddedin gitmeyi de
Savaşa katılmayın

Kanını vermek şartsa
İlk sizden başlayalım
Ağzınız iyi laf yapar
Buyrun Sayın Başkanım

Eğer peşimdeyseniz
Haber verin polise
Silahsız olacağım
Vursunlar isterlerse

Boris VIAN

23 Kasım 2014 Pazar




GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
 
Ve gönül Tanrısına der ki: -
Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!

 

16 Kasım 2014 Pazar

Dersim 38 Belgeseli - Çayan Demirel





Tarihin altinda kalanlara, Tarihi alt ust edenlere.

Olayları bizzat yaşayanların dilinden Dersim katliamı.

Bir halk soykırıma uğramış ve yer yüzünden sonsuza dek silinmek istenmiştir.

Düzen ve devlet yanlısı bazı alevi kurumları da bu soykırımı görmezden gelip bu canice girişimin baş sorumlusu Mustafa Kemalı aklamayı kendilerine görev bilmişlerdir.

Artık alevilerin geçmişini iyi bilmesi ve görmezden geldikleri gerçekleri görmeleri gerekmektedir.





15 Kasım 2014 Cumartesi

Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?

 
 
 
Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı?
 
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
 
Victor Hugo

12 Kasım 2014 Çarşamba

Minor Empire - Karahisar Kalesi





Müthiş bir ses ve yorum.

Yıllardır  takip ettiğim bir grup, dinlerken kendinizi dinlenmiş ve huzurlu hissedeceksiniz.





11 Kasım 2014 Salı

Sevgili Başkanım

Sevgili Başkanım




Uruguay devlet baskani Jose Mujica; 
Köhne bir çiftlikte yaşayan ve maaşının büyük bölümünü bağışlayan Uruguay Devlet Başkanı çok farklı bir portre çiziyor.
Evin dışında çamaşırlar kurutuluyor. Evin suyu bahçede etrafı otlarla kaplı bir kuyudan geliyor.
Güvenliği sadece iki polis memuru ve üç bacaklı Manuela adlı köpek sağlıyor.
Burası, yaşam tarzı diğer dünya liderlerinden keskin biçimde ayrılan Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica'nın konutu.
Başkan Mujica, Uruguay devletinin liderlerine tahsis ettiği lüks konutta yaşamaktan kaçınmış, karısının başkent Montevideo'nun hemen dışında bulunan ve toprak bir yoldan ulaşılabilen çiftlik evinde kalmayı tercih etmişti.
Başkan ve karısı, birlikte tarlada çalışıyor, çiçek yetiştiriyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan;
Istanbul belediye baskanligina secildiginde mal varligi beyani asagidaki gibi gayet mutevazi sevyelerdeydi ( Eski para birimine gore baz alinmistir)
erdoganmalvarligi1

Yil 2014 de Recep Tayyip Erdogan;

A – TAŞINMAZ MAL BİLGİLERİ
Güneysu-Dumankaya Köyü 2.000 metrekare arsa (Maliyeti 10 bin TL)
B – TAŞINIR MAL BİLGİLERİ
Binek Otomobil (Maliyeti : 234.080 TL)
C – BANKA VE MENKUL DEĞERLER
Banka hesaplarında toplam 4.404.192,13 TL, 200.000 $
D- ALACAKLAR
500.000 TL
 
Ve tabi bu bilgiler tamamen resmi kaynaklara dayanilarak edinilen bilgiler yani kendi beyani
dogrultusunda edindigimiz bilgiler bir de taktir edersiniz ki bilinmeyen tutarlar vardir mesela
yurt disi bankalarinda bu mikatarlarin kat kat fazlasi oldugu soylentileri ogullarinin devasa mal
varliklari esinin ve kizinin ticaret sirketleri v.s bu listeyi daha fazla uzata biliriz.

Ha bir de yaptirmis oldugu ak saray var maliyeti 1.5 milyar tl ve aylik elektrik giderinin de 700
bin tl
oldugu soylenen meshur sarayin.

Ne diyelim gule gule otursun o saray eskisin ama tayyip hep genc kalsin, kendisi bu ulkeye cok
seyler katti ve katmaya da devam ediyor.


Fasist bir ulkenin geleneginin devam etmesini sagliyor, genc yasli demeden insanlarin olmesini
sagliyor kendisi ve cetesi ile ulkeyi soymaya devam eiyorlar daha ne olsun allah senden ve
cetenden razi olsun t\"{u}rkiye gelenegini devam ettirdigin icin.


Iki ayri devlet iki ayri baskan varin gerisini siz tamamlayin...

6 Kasım 2014 Perşembe



Ağır Ölüm

Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz
Olup da bu durumu tersine çevirmeyenler,
Bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine
Belirsizliğe kalkışmayanlar,
Hayatlarında bir kez bile
Mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.
Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar,
Müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.
Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler,
Kendilerini yardım edilmesine izin vermeyenler,
Ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur
Hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar,
Daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler,
Bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar,
Bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.
Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden,
Anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak
Yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük
Bir çabayı gerektirir
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.


Pablo Neruda
 
Pablo Neruda (Gercek ismi: Ricardo Eliezer Neftalí Reyes Basoalto)
Şili'de demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Kendisi Nazım Hikmet adına Barış Ödülü almıştır. Bir kongrede Nazım Hikmet ile ilgili 'Onun (Nazım Hikmet'in) yanında biz şair bile olamayız' diyerek Nazım Hikmet'i övmüştür...
 
 

5 Kasım 2014 Çarşamba

SİYAH DUVAR

 
SİYAH DUVAR
 
Dizgin vurulamaz bir his var içimde
Doldurmuşum öfkemi dolu dizgin
Nefessiz soluk soluğa ...
Kalbim yerinden sokülürcesine

Her günüm Arafta şimdi
Sırat köprüsünün inceliğindeyim
Bir yanım volkan
Bir yanım deniz
Son bir adım kaldı atacak
Ve ben farkındayım...
 
 
   KARA

28 Ekim 2014 Salı

Madencinin kaderi ölüm çünki madenci cinayete kurban gidiyor ...



Madencinin kaderi ÖLÜM
Evet madencinin kaderi ölüm.
Neden ölüm?
Neden Kader?
Kapitalizm  kar gütmekten başka bir amaç gütmediği için madenci ölmeli.
Kapitalizm  sermaye sahibini koruduğu için madencinin kaderi ölüm.
Yıllardır hep aynı tiyatro oynanıyor, her işçi ölümünden sonra sorumlular bulunacak gerekli önlemler alınacak vs.
Bu tiyatro en adi ve yuksek perdeden sergilenirken acıtasyonun da en bayağısı kullanılmakta halkın duygularıyla oynayarak gerçeklerin gizlenilmesi medya yoluyla sağlanmaktadır.
Artık acılar son bulsun demiyelim bu son olsun demeyelim, böyle diyenlere de inanmayalım
Artık bu düzen son bulsun demeliyiz, bu çürümüşlük, sadece güçlüyü koruyan düzen yıkılsın demeliyiz.

Aşağıda 1983 yılından 2014 yılına kadar geçen sürede maden kazaları ve işçi ölü sayıları verilmektedir. Dikkat edilirse 1983 yılından 2014 yılına gelinmiş olmasına ve onlarca yıl geçmesine rağmen işçi cinayetlerinde bir azalma görünmemektedir.

Madencinin kaderi ölüm çünki madenci cinayete kurban gidiyor ...




  • 1983 Armutçuk grizu faciası: 7 Mart 1983 tarihinde Zonguldak'ın Armutçuk beldesindeki taş kömürü ocağında meydana gelen grizu patlamasında 103 işçi yaşamını yitirmiştir.
    • 1990 Amasya grizu faciası: 7 Şubat 1990 tarihinde Amasya'da, Yeni Çeltek Kömür İşletmesi'ne ait maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 3 işçi yanarak 65 işçi ise göçük altında kalarak hayatını kaybetmiştir.[6]
    • 1992 Kozlu grizu faciası: Türk madencilik tarihinin en büyük felaketlerinden birinde, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak'ın Kozlu ilçesindeki taş kömürü ocağında meydana gelen zincirleme patlamalarda 263 madenci yaşamını yitirmiştir.[7] 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma'da 301 kişinin yaşamını yitirdiği faciaya kadar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ölümlü maden kazası olmuştur.
    • 26 Mart 1995 tarihinde Yozgat'ın Sorgun ilçesinde, Matsan Madencilik Şirketi'ne ait kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle meydana gelen kazada 38 kişi göçük altına kalarak can vermiştir.[8]
    • 22 Kasım 2003 tarihinde Karaman'ın Ermenek ilçesinde, özel bir firmanın işlettiği kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle 10 işçi yaşamını yitirmiştir. İşçilerin cesetleri olaydan günler sonra çıkarılabilmiştir.[9]
    • 8 Eylül 2004 tarihinde Kastamonu'nun Küre ilçesinde bulunan yeraltı bakır ocağında, cevherin nakledildiği 150 metre uzunluğun­daki bandın alev alması nedeniyle meydana gelen yangında, oluşan karbonmonoksit ve diğer zararlı gazların etkisiyle birisi maden mühendisi toplam 19 çalışan hayatını kaybetmiştir.[10]
    • 10 Aralık 2009 tarihinde Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki maden ocağında, 19 işçi grizu patlaması ile oluşan göçük sonucunda hayatını kaybetmiştir.[11]
    • Odaköy maden kazası: 23 Şubat 2010 tarihinde Balıkesir'in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy'de, toplam 47 kişinin çalıştığı maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 17 kişi ölürken 30 kişide yaralanmıştır.[12]
    • Karadon maden kazası: 17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak'ta, Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesi'nin işlettiği kömür madeninde grizu patlaması ve oluşan göçükler sebebiyle 30 kişi hayatını kaybetmiştir.[13]
    • 8 Ocak 2013 tarihinde Zonguldak'ın Kozlu ilçesinde, Türkiye Taşkömürü Kurumu'na ait kömür ocağında metan gazı patlamasının yol açtığı göçük sebebiyle 8 işçi hayatını kaybetmiştir.[15] Tesiste daha önceleri de kaza olmuş, kayda geçen en büyük facia ise 263 işçinin yaşamını yitirdiği 1992 yılında yaşanmıştır.
    • 2014 Soma kömür madeni faciası: Türkiye'de en büyük kayıbın yaşandığı maden kazasıdır. 13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa'nın Soma ilçesinde, Soma Holding tarafından işletilen kömür ocağında meydana gelmiştir. Patlamanın etkisiyle madende yangın çıkmış ve çok sayıda madenci içeride mahsur kalmıştır. Faciada toplam 301 kişi hayatını kaybetmiştir.[2]

    24 Ekim 2014 Cuma

    Göge Bakma Duragi - Turgut Uyar




    Göge Bakma Duragi

    Ikimiz birden sevinebiliriz göge bakalim
    Şu kaçamak işiklardan şu şeker kamişlarindan
    Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarindan
    Durmadan harcadigim şu gözlerimi al kurtar
    Şu aranip duran korkak ellerimi tut
    Bu evleri atla bu evleri de bunlari da
    Göge bakalim

    Falanca duraga şimdi geliriz göge bakalim
    Inecek var deriz otobüs durur ineriz
    Bu karanlik böyle iyi afferin Tanriya
    Herkes uyusun iyi oluyor hoşlaniyorum
    Hirsizlar polisler açlar toklar uyusun
    Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalim
    Nasil olsa sarhoşuz nasil olsa öpüşürüz sokaklarda
    Beni birak göge bakalim

    Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göge bakalim
    Tuttukça güçleniyorum kalabalik oluyorum
    Bu senin eski zaman gözlerin yalniz gibi agaçlar gibi
    Sularim isinsin diye bakiyorum isiniyor
    Seni aldim bu sunturlu yere getirdim
    Sayisiz penceren vardi bir bir kapattim
    Bana dönesin diye bir bir kapattim
    Şimdi otobüs gelir biner gideriz
    Dönmiyecegimiz bir yer begen başka türlüsü güç
    Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
    Seni aldim bana ayirdim durma kendini hatirlat
    Durma kendini hatirlat

    20 Ekim 2014 Pazartesi

     
    ATATURK OLMASAYDI NE OLURDU BILEMIYORUM...
     

    Osmanli devleti yerine daha kucuk topraklarda isim ve rejim degisikligi ile Türkiye adinda yeni bir devlet kuruldu. Insani degerler ve anlayis olarak atasindan farki olmayan bu kucuk cocuk icraatlari konusunda da atasini aratmayacak faliyetlere cok gecmeden basladi.
    Aleviler konusunda hayli gaddar olan Osmanli bu konudaki kanli mirasini cok saglam bir mirasciya birakmistir.

    Osmanli zamaninda da bir hayli operasyon duzenlenen Dersim'e T.C doneminde de operasyonlara kisa zamanda baslandi ; 1926,1930,1931,1935,1937 ve 1938 buyuk soykirim operasyonu ile T.C cephesinde nihayete ulastirildi.
    Aslinda bu bilgiler bilinen bilgiler ve zaten T.C bunu saklamak gibi bir cabanin icerisinde degil.
    Nasil olsa kanli da olsa alevi isyancilara, asilere dersleri verilmistir.

    Bu olay basli basina bir katliamdir. Bunun baska bir izahi olamaz zaten ama birkisim alevi canlar  bu olaylarin gercek failini inatla gormezden gelmektedirler.
    Olaylarin gercek sorumlusu Mustafa Kemal yani  nam-i diger (Atatürk) dir.
    Hem operasyonun baslamasinda imzasi bulunan ki Ismet Inoni'nin de imzasi vardir, hem de Operasyon bittikten sonra katliam nihayete ulastirildigi icin cellatlarina tebriklerini iceren bir yazili belge de kaleme almistir.

    Mustafa Kemal  TBMM 5. dönem 3. Yasama Yılı 1 Kasım 1937 tarihli açılış konuşmasından: "Kıvançla görmekteyiz ki, Cumhuriyet rejimi, yurdumuzda huzur ve sükunun en iyi biçimde yerleşmesini sağlamış bulunuyor. Vatandaşlar ve bu yurtta oturanlar, Cumhuriyet kanunlarının eşit şartları altında kendileri için hazırlanan özgür refah ve mutluluk imkanlarından en iyi bir biçimde yararlanmaktadırlar. Ulusumuzun layık olduğu yüksek uygarlık ve refah düzeyine ulaşmasının engellenmesinin düşünülmesine yer bırakılmadığım ve bırakılmayacağını huzurunuzda söylemekle mutluyum. Tunceli'nde yapılan uygulamaların sonuçları bu gerçeğin belirtileridir."

    Kendisinin hastaligi sebebi ile katilmadigi fakat donemin basbakini Celal Bayar'a mecliste okunmasi icin gonderdigi diger yazi;
     TBMM 1 Kasım 1938 tarihli 5. dönem 4. Yasama Yılı açılış konuşması: "Anayasamızın 36'ncı maddesi hükümlerine uyarak Cumhurbaşkanımız Atatürk'ten aldığım emir üzerine bu yıla ait nutuklarını okuyorum. Her şeyden önce size kıvançla arz edeyim ki ulus ve ülke geçen yılı tam bir huzur ve sükun içinde yükselme ve kalkınma çalışmaları ile geçirmiştir. Uzun yıllardan beri süregelen ve zaman zaman gergin bir şekil alan Tunceli'ndeki toplu haydutluk olayları belli bir program içindeki çalışmalar sonucu kısa bir sürede ortadan kaldırılmış, bölgede bu gibi olaylar bir daha tekrarlanmamak üzere tarihe aktarılmıştır.Cumhuriyetin getirdiği bütün iyiliklerden yurdun diğer evlatları gibi oradakiler de tam anlamı ile yararlanacaklardır."

    Simdi oratada su goturmez gercekler ve belgeler varken halen inkar ve gormezden geliniyorsa yine de kendilerine sunu oneriyorum benden bu kadar ama bir de siz arastirin eminim sizde Atatürk olmasaydi keske diyeceksiniz...

    17 Ekim 2014 Cuma


    YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK -2

    Bir bir çekilirken teslim bayrakları
    Ve kaçmalarla uzarken
    Göçmelerle tozarken Avrupa yolları
    Durdu bir avuç yiğit
    Bir tutam kır çiçeği
    Ölüm dediğiniz de ne ki
    Gözümüzde hainler kadar küçük
    Ve zafere inancımız
    Ölümsüzleşen ölümler kadar büyük
    Onlar ki bir ayrıkotu tarlasında
    Bir tutam çiçektiler
    Binlerce ihanet çirkinliğinde
    Bir avuç direnci güzellediler
    Hiç bir şey bitmemişti daha
    Gülerek girdiler zulüm tufanına
    Ölerek girdiler
    Ve en dayanılmazında tufanların
    Adlarını bile söylemediler

    Yüreklerin karartılıp satıldığı
    Ve aşkların
    Buruşturulup atıldığı akşamlarda
    İnanç ki yenilmez kılar insanı
    O sudan ve demirden sevda
    Resimlerde renklere sorar yaşamı
    Günleri şiirlere böler ufuklarda

    İşte bizimle güzelleşen her şey
    Yine bir dostluk
    Bir aşk sıcaklığında
    Bitmedi daha sürüyor o kavga
    Ve sürecek
    Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.   

    13 Ekim 2014 Pazartesi

    OSMANLI VE ALEVI KATLIAMLARI


    OSMANLI VE ALEVI KATLIAMLARI
    I. Selim ve Alevi Katliami


    Osmanli zamaninda baslayan Alevi karsitligi I. Selim ile devam etmistir. Dunya tarihinin en buyuk katlimlarindan birine Osmanli topraklarinda I. Selim tarafindan kanla imza atilmistir.

    Katliamin bilgisinin kaynağı; İdris-i Bitlisi'nin notlarını düzenlemiş olan oğlu Ebulfazl Mehmed Çelebi'nin Selimşahname adlı eseridir.

    I. Selim'in sultan olarak yaptığı ilk şeylerden biri, Osmanlı Şeyhülislam'ı İbn-i Kemal'e, Kızılbaşların öldürülmesini yasallaştırmak ve haklı göstermek adına, yeni bir fetva hazırlatmaktır. Sonra Safevilere karşı sefer düzenleyebilmek için 200,000 adamdan oluşan büyük bir ordu toplamıştır. Safevi İmparatorluğu için doğuya doğru giderken izini sürebildiği bütün Kızılbaşlar için bir nüfus kayıt kütüğü hazırlatmıştır ve bu kütükte bulunan 40,000 Kızılbaş kılıçtan geçirilmiştir.
    Osmanlı kaynağı olan Selimşâhname'de bu olay şöyle geçmektedir:
    Her şeyi bilen Sultan, o kavmin etbâını kısım kısım ve isim isim yazmak üzere, memleketin her tarafına bilgiç katipler gönderdi; yedi yaşından yetmiş yaşına kadar olanların defterleri divâna getirilmek üzere emredildi; getirilen defterlere nazaran, ihtiyar-genç kırk bin kişi yazılmıştı; ondan sonra her memleketin hâkimlerine memurlar defterler getirdiler; bunların gittikleri yerlerde kılıç kullanılarak, bu memleketlerdeki maktullerin adedi kırk bini geçti.

    12 Ekim 2014 Pazar

    2014 İŞİD-(1481-1512) II. BAYAZID








     (1481-1512) II. BAYAZID-2014 İŞİD


    Yayinlamis oldugum bu yazida Beyazid doneminde Alevilere karsi bakis acisi, yapilan katliam ve cikartilan surgun fetvalari ile ilgili bilgiler bulunmaktadir. Bu katliam ve surgun olaylari 15. yuzyilda gerceklestiriliyor.
    Suanda ise ortadoguda İŞİD 21. yuzyida katliam yapiyor.
    Yazi tarihi bilgilere dayali oldugu icin oldugu gibi paylasiyorum, aradaki benzerligi ve cikarilmasi gereken anafikiri sizlere birakiyorum.

    1501'den kalma bir dökümana göre, sultan II. Bayezid İran'a yolculuk ederken tutsak edilen tüm Kızılbaşların idam edilmesini emretti.[7] Sultanın bu dönemdeki saltanatında çok sayıda Kızılbaş isyanı çıkmıştır ve sultan bu isyanların üstesinden gelebilmek için binlerce Kızılbaş'ı Anadolu'dan çıkarıp yeni fethedilmiş Yunan topraklarındaki; Mora, Modon, Koron ve Lepanto bölgelerine sürmüştür.[8] Kızılbaşların sürgün edilmeleri konusunda dini alimler tarafından açıklanan resmi neden ise "kafirlik" idi.[9]
    Kızılbaşlar ile ilgili ilk dini hüküm (fetva) muhtemelen 16. yüzyılın başlarında II. Bayezid tarafından yayınlanmıştır[10] ancak günümüze kadar ulaşan en eski fetva, II. Bayezid'in hükümranlığı altındaki Osmanlı müftüsü Hamza Saru Görez'e ait olandır:
    Ey Müslümanlar bilin ve haberdar olun ki, reisleri Erdebiloğlu İsmail olan Kızılbaş topluluğu, Peygamberimizin şeriatını, sünnetini, İslam dinini, din ilmini, iyiyi ve doğruyu beyan eden Kuran'ı küçük gördüler. Yüce Tanrı'nın yasakladığı günahlara helal gözü ile baktılar. Kutsal Kuran'ı, öteki din kitaplarını tahkir ettiler ve onları ateşe atarak yaktılar. Hatta kendi melun reislerini Tanrı yerine koyup ona secde ettiler. Hazreti Ebu Bekir'e, Hazreti Ömer'e söğüp, onların halifeliklerini inkar ettiler. Peygamberimizin karısı Ayşe anamıza iftira ettiler ve sövdüler. Peygamberimizin şeriatını ve İslam dinini ortadan kaldırmayı düşündüler. Onların burada bahsedilen ve bunlara benzeyen öteki kötü sözleri ve hareketleri benim ve öteki bütün İslam dininin alimleri tarafından açıkça bilinmektedir. Bu nedenlerden ötürü şeriat hükmünün ve kitaplarımızın verdiği haklarla, bu topluluğun kafirler ve dinsizler topluluğu olduğuna dair fetva verdik. Onlara sempati gösteren, batıl dinlerini kabul eden ve yardımcı olanlar da kafir ve dinsizdirler. Bu gibi kimselerin topluluğunu dağıtmak bütün Müslümanlar'ın vazifesidir. Bu arada, Müslümanlar'dan ölen kutsal şehitlerin yeri cenneti ala'dır. O kafirlerden ölenler ise, hakir olup cehennemin dibinde yer tutacaklardır. Bu topluluğun durumu kafirlerin (kitap sahibi Hıristiyan ve Yahudiler'in) halinden daha kötüdür. Bu topluluğun kestiği veya gerek şahinle gerek ok ile gerekse köpek ile avladığı hayvanlar murdardır. Onların gerek kendi aralarında gerekse başka topluluklarla yaptıkları evlenmeler muteber değildir. Bunlara miras bırakılmaz. Sadece İslam'ın Sultanı'nın, onlara ait kasaba varsa, o kasabanın bütün insanlarını öldürüp mallarını, miraslarını, evlatlarını alma hakkı vardır. Ancak bu mallar İslam'ın Gazileri arasında taksim edilmelidir. Bu toplamadan sonra onların tövbe ve nedametlerine inanmamalı ve hepsi öldürülmelidir. Hatta bu şehirde onlardan olduğu bilinen veya onlarla birlik olduğu tesbit edilen kimse öldürülmelidir. Bu türlü topluluk hem kafir ve imansız hem de kötülük yapan kimselerdir. Bu iki sebepten onların öldürülmesi vacibdir. Dine yardım edenlere Allah yardım eder, Müslümana kötülük yapanlara Allah da kötülük eder.[11]
     



     

    10 Ekim 2014 Cuma














    YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK - ADNAN YÜCEL
    Şiirler
    Aşksız ve paramparçaydı yaşam
    bir inancın yüceliğinde buldum seni
    bir kavganın güzelliğinde sevdim.
    bitmedi daha sürüyor o kavga
    ve sürecek
    yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

    Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
    aşk ile sevmek bir güzelliği
    ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
    işte yüzünde badem çiçekleri
    saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
    sen misin seni sevdiğim o kavga,
    sen o kavganın güzelliği misin yoksa...

    Bir inancın yüceliğinde buldum seni
    bir kavganın güzelliğinde sevdim.
    bin kez budadılar körpe dallarımızı
    bin kez kırdılar.
    yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
    bin kez korkuya boğdular zamanı
    bin kez ölümlediler
    yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz.
    bitmedi daha sürüyor o kavga
    ve sürecek
    yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

    Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
    suyun ayakları olmuştur ayaklarımız
    ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.
    yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık
    törenlerle dikilirdik burçlarınıza.
    türküler söylerdik hep aynı telden
    aynı sesten, aynı yürekten
    dağlara biz verirdik morluğunu,
    henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...

    Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
    ne tan atışı doğumların sevincine
    ey bir elinde mezarcılar yaratan,
    bir elinde ebeler koşturan doğa
    bu seslenişimiz yalnızca sana
    yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini
    bitmedi daha sürüyor o kavga
    ve sürecek
    yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

    Saraylar saltanatlar çöker
    kan susar birgün
    zulüm biter.
    menekşelerde açılır üstümüzde
    leylaklarda güler.
    bugünlerden geriye,
    bir yarına gidenler kalır
    bir de yarınlar için direnenler...

    Şiirler doğacak kıvamda yine
    duygular yeniden yağacak kıvamda.
    ve yürek,
    imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
    ey herşey bitti diyenler
    korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
    ne kırlarda direnen çiçekler
    ne kentlerde devleşen öfkeler
    henüz elveda demediler.
    bitmedi daha sürüyor o kavga
    ve sürecek
    yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek



    AKP VE KAOS

    Turkiye'de durumlar artik daha karisik, her gecengun tansiyon biraz daha artiyor.
    Bazi ilceler ve hatta iller de tam anlamiyla bir ic savas cikmis goruntusu var.
    Her gecen saat olu haberleri geliyor ajanslardan,
    Oysa olaylarin bu duruma gelecegi bilinmiyormuydu ya da en azindan tahmin edilemezmiydi
    ustun zekali devlet yoneticileri tarafindan, kolaylikla tahmin edilebilirdi ve eminim ki tahmin edilmekle kalmayip olaylarin bu duruma gelmesi istendi ve desteklendi.
    Peki ama neden bu karmasa hukumet tarafindan istensin ?

    Kaos ve karmasadan beslenen bir hukumet var karsimizda, bunlar narin kiclarini koyduklari yumusak koltuklardan olmamak icin ne gerekirse yapacak tiplerdir, insan cani bile olsa bunlar icin fark etmez tek dusunceleri cikarlaridir.
    Yillardir yarattiklari kutuplasma nihayetinde zirveye ulasmak uzere yani amaclarina cok yaklastilar bu kaos ortami AKP oylarini azaltmaz aksine artiracaktir miliyecci kesimin de AKP saflarina kaymasina sebep olacaktir.
    Gudulen aciz amac suan da budur.

    9 Ekim 2014 Perşembe





    Biraz da Sanat



    Kaliteli ve düşündürücü bir hint filmi ,barfi aşkın dili yoktur filminin hikayesi,Barfi hem işitme hemde konuşma özürlü bir gençtir. Shuriti Adında genç Bir kıza aşıktır Fakat Shuritinin ailesi onun normal Bir erkekle evlenip iyi bir mutlu hayat kurmasından yanadır. Barfi bu umutsuz aşkdan yorulmuş yepyeni bir hayata başlamıştır. Bu arada Jhilmil adında yeni bir sevgilisi de olmuştur. Fakat polis tarafından da aranmaktadır tam bu dönemde tekrar karşısına çıkan Shuriti bütün dengelerini alt üst etmiştir. Artık Barfi bir seçim yapmak zorundadır.

    Tarafimdan testedildi onaylandi, gercekten izlenmeye deger guzel bir film...

    8 Ekim 2014 Çarşamba

    DAIS -(AKP-TC )

    Bir ulke dusunun ki kendi halkini sirf insani haklarini talep ettigi icin katlediyor.
    Gezi sosyal bir ayaklanmaydi ve karsiligi devlet teroru ile gelen olumler oldu.
    Bir ulke dusunun ki komsu ulkelere el etiyor ve katliamci radikal dinci orgutleri destekleyip buyutuyor.
    Ustelik bunu gayri ciddi bir tafir ve uslup kullanarak yapiyor.
    Ozgur Suriye Ordusu adi altinda toplanan cete bozmalari destekleniyor sinirdan tirlar dolusu silah evlerine kadar servis ediliyor yaralanan cete uyeleri tedavi ediliyor kisacasi lojistik destek hic sakinilmadan fazlasi ile saglaniyor.
    Simdi gelinen noktada isim degistirmis ve biraz da sekil degistirmis cete DAIS adini aliyor ve din adina katliam yapiyor ve tabi tecavuzleri de sanirim din adina yapiyorlardir.
    Simdi sinirimiza dayanan bu katiller cetesini durdurmak bilin bakalim kime kaldi, umut baglanan guc kim ?
    Ben hemen soyleyeyim AKP-TC orgutu, besledikleri iti zaptetmesi icin beklenen guc.
    Peki onlar ne diyor bu istege; yapariz diyorlar ama isteklerimiz var
    Nedir bu istekler?
    Birincisi DAIS'i hallederiz ama ESAD da bizim olacak
    Ikincisi ise KÜRT'lerin biraz daha katledilmesi ve baris surecinde ki isteklerinin onunun kesilmesidir.
    AKP-TC kabile sefleri bir tasta iki kus vurmak istiyorlar yani ....
    KUKLA DAİŞ, GÖLGE OYUNCUSU AKP-TC

    Kendi elleriyle besleyip buyuttugu ISID aylardir katliam yapiyor. Dini bir temele dayandigi iddia edilen bu yamyamlar cetesi gunlerdir suren ve suanda doruk noktasina ulasmis bir istahla etnik bir katliam yapmak icin kurtlerin uzerine tum gucleri ile saldirmaktatir.

    Peki DAIS'in amaci nedir ?Neden Kobene'ye saldiriyor?
    Alin size en entrikasindan bir cevap;
    DAIS tamamen AKP-TC istegi ile kurtlerin uzerine saldirmaktadir
    Bu saldirilarla dolayli olarak PKK ve HDP'ye aklini basina al yoksa neler olacagini gorursun seklinde kendince aci bir ders vermeye calismaktadir.
    Aylardir suren gorusmeler, diyaloklar iyi niyet gostermeler vs ....
    Hepsinin bir tiyatrodan ibaret oldugu ortaya cikti AKP-TC gercek yuzunu gosterdi.
    Bu saldirilarla DAIS hic bir yeri almak istemiyor tek istedikleri katliam kargasa ve nihayetinde 
    Kurtlerin pes etmesi yada AKP-TC 'ye karsi aklini basina almasi ve ne verirlerse onunla yetinmesini bilmesi gibi derslerin verilmesi soz konusudur.

    İŞİD,TÜRKİYE VE AVRUPA'LI TÜRKLER


    Son zamanlarda Suriye ve Irak topraklarinda ISID adinda bir yamyamlar cetesi peyda oldu.
    Gerek emperyalist gucler ( ABD, AB) gerekse buyuk hedefler pesinde kosan kucuk beyinlerin yonettigi Türkiye bu ceteyi destekleyerek bu gunlere gelmesini sagladilar.
    Gelinen son noktada kendilerinin yarattigi bu canavari sozum ona ortadan kaldirmak icin yine kendileri care oluyarlar, bu siyaset ve anlayis ikinci sinif bir tiyatro gosterisinden baska bir kurgu degildir.
    Ama asil deginmek istedigim bu cetenin insan gucu bulma konusunda da sikinti cekmedigidir.
    Gerek Türkiye, gerekse Ortadoguda ki  Arap ulkelerinden yuksek oranda katilim oldugu bir asikardir.
    Asil ilgi cekici olan bolum ise Avrupadan da cok yuksek oranda katilimin oldugudur, irdelemek istedigim konu tam da burasidir.
    Bu caniler cetesi Avrupada yasayan gencleri bir sekilde kandirarak katiller ordusuna dahil etmeyi basariyorlar.
    Ustelik bu cetenin radikal islam ve sunni mezhepi uzerinden propoganda yaptigi cok net bilinmekte olmasina ragmen Kurt ve Alevi gencleri bile bu cetenin agina dusmektedirler.
    Peki ama neden?
     Nasil oluyorda katiller ordusu bunu nasil basarabiliyorlar?
    Yada diger bir deyisle bu gencler nasil olurda bu ceteye katilip cehennem zebaniligini tercih edebiliyorlar.
    Fazla derine girmeden bu sorulara cevap aramaya calisalim.
    Avrupaya gelen aileler ve dogal olarak cocuklar Avrupada ki kulture ayak uyduramiyorlar, disarida bulunduklari ulkenin kulturune ayak uydurmaya calisirken eve geldiklerinde ise yipranmis anadolu kulturu ile karsilasiyorlar. Bu iki kultur arasinda gencler kapana kisiliyorlar.
    Cogu aile kulturler arasinda bir sentez yaratamadiklari icin cocuklar kendi kabiliyetleri oraninda kulturleri harmanlayabiliyorlar yada basaramiyorlar.
    Aile destegi olmadan buyuk oranda basarisiz olan gencler Avrupada yeni bir kulturun ( kultursuzlugun) olusmasina neden oluyorlar.
    (Izole edilmis zorunlu toplum )
    Iste tamda burada ISID ve benzeri orgutler devreye girerek zaten boslukta olan ve kendini bir yere ait hissetmeyen gencleri kendi emelleri dogrultusunda kolayca kullanabiliyorlar.
    Bu sorun ciddiye alinmasi gereken onemli bir sorundur.
    Avrupada ki aileler bu konuda acil onlem almalidirlar.
    Tehlike cok buyuk ve bunun biran once farkina varilmalidir.
    Bu konuda Avrupada bulunan sosyalist orgutler bolgesel toplantilar duzenleyerek aileleri bilgilendirmelidirler.
    Ve gerekirse ki gerekli, konu hakkinda sosyal aktivitelerle ilgi uyandirilmalidir.